Dünyaca ünlü Belçika çikolatalarının namını duymayan yoktur. Restoranlarda satılan tatlıların içeriği anlatılırken Belçika çikolatalı diye özellikle belirtilir. Ancak bu güzel Belçika çikolatasının hikayesi maalesef kendisi gibi tatlı değil.
1865 yılında tahta geçen Belçika kralı II. Leopold, Kongoyu sömürebilmek için, medenileşme maskesi altında 1876 yılında Uluslararası Afrika Birliğini kurar. Bu bölgeye su kanalları kurup, ticari ağlar oluşturur ve okuma yazma bilmeyen yerel şefler ile çeşitli anlaşmalar imzalayarak Kongo topraklarının tapusunu yavaş yavaş ele geçirir.
Kongo'nun yaklaşık 2 milyon kilometrekarelik bir alanını kendi kişisel mülkü olarak ilan eder ve bu bölgeye Bağımsız Kongo Devleti adı verilir.
Bu dönemde kauçuk ağaçlarına sahip en geniş ülke olan Kongo’daki zenginlikleri sömürebilmek için çeşitli koloni düzenleri kurulur.
44 yıl tahtta kalan II. Leopold, kauçuk, fildişi ve kakao toplatmak için bölge halkını çok ağır şartlarda bu üretimlerde çalıştırır. İşçiler çalışmaya başlamadan önce eşleri ve çocukları rehin alınır.
Bu zulme dayanmayan işçilerden isyan edenlerin elleri ve ayakları çapraz kesilerek itaat etmeleri sağlanır.
Kauçuk fiyatı arttıkça kotalar da artar. Fildişi ve kauçuk ya da diğer zenginliklerden birinin kotalarını bir kez bile karşılayamayan erkekler de ellerinin ya da ayaklarının kesilmesi ile cezalandırılır.
Öyle ki kotayı dolduramayan kişi yakalanamazsa ya da çalışmak için iki elini kullanması gerekliyse, askerler bu kişilerin eşlerinin veya çocuklarının elleri kesilir.
15 milyon insanın öldürülmesi ve sakat kalmasına sebep olan II. Leopold, Dünya tarihinin en acımasız soykırımlarından birine imza atmıştır. Bugün Belçika'nın meşhur el şeklindeki çikolatalarını hikayesi maalesef ki budur.
Ve batı her zamanki yüzsüzlüğü ile yaptığı zulmü süsleyerek tüm dünyaya sunabiliyor. İnsanlar da bu meşhur çikolatayı kapış kapış tüketiyor.
Hemen Aliya İzzetbegoviç'in şu sözleri kulaklarımızda çınlasın:
"Bunu hiç unutma evlat! Batı hiçbir zaman medenî olmamıştır ve bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.."
.
