Belirleyici vatandaş olmalı

Siyaset, gündelik politik gündem her zaman vatandaşın ilgisini çekerdi, lakin sosyal medya etkisiyle işler değişti. Arkadaş ortamında, kahvehane muhabbetinde konuşulanlar, sosyal medyada yazılıp çizilince değerli bir görüşmüş gibi görülmeye çalışılıyor ama bildiğin saçmalıyorlar. İktidar, muhalefet fark etmeksizin sosyal medyada beslenen troller yüzünden yapılan eleştirinin de bir değeri kalmıyor. Takım tutar gibi parti, siyasetçi tutmanız, tuttuğunuzu da ölesiye savunmanız bekleniyor. Hadi sosyal medyada bu işler böyle dönüyor diyelim, yazılı basın, TV’lerdeki sözüm ona yorumcular da benzer bir tavır takınınca işler içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Bu durumdan kârlı çıkanda siyasetçiler oluyor. Nasıl olsa doğru ya da yanlış ne yaparlarsa yapsınlar kendilerini savunacak, bu savunmaya da inanacak bir kitle var…

Ülkemizde iktidar kan kaybederken sözde muhalefet gücünü artırıyor gibi görünüyor. Peki, muhalefet bunu yaparken nasıl hareket ediyor? İktidarın zamanında yapıp eleştirildiği her şeyi bugün belediyeler üzerinden muhalefet cephesi aynen uyguluyor. Eleştirdiğimiz zamanda muhalefeti yıpratmış oluyoruz. Yüreğin yetiyorsa aynı şeyleri hükümete de söyle deniyor. Söyledik zaten desen de kem küm ederek olayı başka bir yere çekiyorlar. İstanbul boğazının en gözde noktalarından birisine Rus işadamı kaçak inşaat yapıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesini eleştirince zamanında AK Partili belediyelerin yaptıkları çarpıtılarak öne sürülüyor. Aynı belediye bilmem kaç milyon dolara Roma’ya, Paris’e geziler düzenliyor, yine eski örneklerle kıyaslama yapılıyor.

Vatandaş İstanbul ve Ankara başta olmak üzere yüzlerce belediyeyi muhalefete can sıkıntısından teslim etmedi. Gerek iktidarın gerekse de belediyelerin performansından memnun olmadığı için böyle oldu. Elbette son dört, beş yıldır yaşanılan ekonomik sıkıntılarda bu işin tuzu biberi. Fakat muhalefet çözüm üretmek yerine aynı yanlışları tekrar edip duruyor. Sosyal medyada algı yaparak işi idare ediyorlar. Büyük ölçüde de başarılı oluyorlar. Çünkü sırf iktidardan nefret ettiklerinden dolayı kendini muhalefetin her türlü yanlışını savunmak zorunda hisseden şizofren bir kitle oluştu.

Su, toplu ulaşım, otopark gibi belediyelerin sunması gereken temel hizmetler fahiş fiyatlara ulaştı. Çöp toplama, ilaçlama gibi sıradan hizmetler bile muhalefet belediyeleri için lüks olmaya başladı. Fakat kent lokantası, Ankara Büyükşehir Belediyesinin damacanadan plastik bardakla soğuk su hizmeti abartılarak hizmetmiş gibi sunulabiliyor(!) Çünkü reklam her şey. İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin bütçelerine baktığınız zaman reklam bütçesinin, övülüp yere göğe konulamayan sosyal yardımlarından fazla olduğu ortaya çıkıyor.

Biz bunları söylüyoruz da ne oluyor derseniz orası ayrı hikâye. Belki 20 yıldır otobüse binmemiş, ekmeğin fiyatını bilmeyen, suyun metreküpü desen o ne diye soracak insanlar sorgusuzca belediyeleri savunabiliyor. Devlete zamanında kapağı attıklarından dolayı keyifleri tıkırında olan bu kitle akılları sıra sıradan vatandaşı cahil olarak nitelendirip küçümsemeye devam ediyor. Günümüzde hükümeti eleştirdiğin sürece bilgili, aydın kendini geliştirmiş sayılırsın. Hükümetle ilgili en ufak bir övgü cümlesine bile tahammülleri yok. Elbette bu insanlar bir günde bu hâle gelmediler. Günümüzde muhalif medya yazılı, görsel ve sosyal ağlarda yandaş diye nitelenen hükümeti destekleyen yayın organlarını hem nitelik hem de niceliksel olarak geçti. Hükümet göz göre göre yazılı basını bitiriyor. İnternet haberciliği ise tık kaygısından dolayı içinden çıkılmaz bir çöplüğe dönüşüyor. Bir haberi okuyup, anlamak için ciddi enerji harcamanız gerekiyor. Haber kanalları ise akademisyenlerin gösteri sirkine döndü. Durum böyle olunca da sosyal medyadaki birkaç satırlık yalan yanlış bilgiler gerçekmiş gibi algılanabiliyor.

Hükümetin her alanda aktarılan kaynak, alınan verim noktasında yaşanılan sıkıntıya çözüm bulması gerekiyor. Ülkenin her noktasına milyonlarca lira yatırımla tesisler yapılıyor. Federasyonlara, sporculara çok ciddi kaynaklar aktarılıyor ama olimpiyatta bir altın bile alınamıyor. İletişim Başkanlığı çatısı altında sözde çok profesyonel bir ekip tarafından yazılı ve görsel medyaya yön verilmeye, alan açılmaya çalışıyor ama her seferinde yalan haberler gerçekmiş gibi algılanıyor.

Koskoca başkanlığın işi o olayın doğrusu aslında şu diye açıklama yapmaktan öteye gidemiyor. Yaptığı açıklama elbette çoğu kez de inandırıcı bulunmuyor, çünkü atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor. Yazılı basın bitirilip, gerçek gazetecilerin yerini troller alınca ortaya çıkan sonuç normal karşılanmalı. Bunları söyleyince biz geri kafalı olarak görülürüz. Adamların belli bir ufku var, gelecek dijitalde, yeniliğe uyum sağlamak lazım vb. Yeniliğin içerisi düzgün doldurulamadığından bugünlere geldik. Fakat kimse kendini suçlu görmüyor, her zaman suçlanacak birileri bulunuyor.

İktidar ve muhalefet belli bir vasatta birbirlerini sözde eleştirerek günü kurtarıyor. Sıradan vatandaşın uyanık olup olayları biraz olsun dışarıdan bakarak değerlendirmesi lazım. Amigolukla, taraftarmış gibi gündelik siyasete bakılamaz. Siyasetçiler vatandaşı değil, vatandaş siyasetçileri kendi talepleri doğrultusunda yönlendirebilmeli. Belirleyici vatandaş olmalı. Sosyal medya yüzünden oluşan uyuşuk bakış açımızı değiştirip, biraz olsun farklı değerlendirmeler yapabilirsek bunu başarmamız mümkün olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi