Hosgeldin Ya Rasûlullah

Kıymetli kardeşlerim bu hafta sizlere alemlere rahmet olarak gönderilen rasullerin sonuncusu islam aleminin önderi ve lideri olan Peygamber efendimiz s.a.s min doğumunu yani Mevlüt Kandilinden bahsedeceğim insaAllah.Rasulullah s.a.s doğmadan önce insanlar iyice bozulmuş ve kız çocukları diri diri toprağa gömülmekteydi.İnsanlar birbirine zulmediyor ve kutsal mekan olan Kabe’nin içi putlarla dolduruyorlardı.Ve insanlar son peygamberin gelmesini bekliyorlardı.Yahudiler son peygamberinde kendi soylarından geleceğine inanıyorlardı.Peygamber efendimiz s.a.s dogmadan önce bir çok mucize olmuştur.Hz.Amine hamileliği sırasında hiçbir sıkıntı çekmediği gibi doğum sancısı ve ağrısı da çekmemiş ve Hz. Muhammet’i doğurduktan sonra iki nurun doğduğuna, bu nurlardan birinin doğuya, birinin batıya gittiğine şahit olmuştur.Peygamber efendimizin doğduğu gece Kisra sarayının 14 adet sütunu yerle bir olmuştur.

Mecusilerin bin yıldır sönmeyen ateşi sönmüştür. Mecûsiler bu ateş yığınını kendilerine ilâh kabul etmişlerdi. Efendimizin dünyaya teşrifleri ile birlikte bu kocaman ateş, sanki okyanusların istilâsına uğramış basit bir ateşmiş gibi sönüverdi.

Save gölünün suyu çekilmiş kurumuştur. Hz.Muhammmed s.a.s ‘in doğumunu annesi hazret-i Âmine şöyle anlatıyor: “Doğum ânı geldiğinde heybetli bir ses işittim. Ürpermeye başladım. Sonra beyaz bir kuş gördüm, gelip kanadı ile beni sığadı. O andan sonra bendeki korku ve ürpertiden eser kalmadı. Yanımda süt gibi beyaz bir kâse şerbet gördüm. O şerbeti bana verdiler. O anda çok susamış idim. Verilen şerbeti içtim. Baldan tatlı ve soğuk idi. İçer içmez susuzluğum gitti. Sonra büyük bir nûr gördüm, Evim o kadar nûrlandı ki, o nûrdan başka bir şey görmüyordum.O sırada çok hâtun gördüm. Boyları uzun, yüzleri güneş gibi parlıyordu. Etrafımı sarıp, bana hizmet eden bu hâtunlar, Abdü Menâf kabîlesinin kızlarına benzerlerdi. Yine o sırada beyaz, uzun ve gökten yere uzanmış ipek bir kumaş gördüm. Dediler ki: O’nu insanların gözünden örtün. O anda bir grup kuş peydâ oldu. Ağızları zümrütten, kanatları yâkuttandı. Gümüş ibrikler tutarak havada duruyorlardı. Bana korku gelip terlemiştim, ter damlalarından misk kokusu yayılıyordu.O halde iken gözümden perdeyi kaldırdılar. Doğudan batıya kadar bütün yeryüzünü gördüm. Üç alem (bayrak) dikildi. Onların biri meşrik (doğu), biri mağrip (batı) biri de Kâbe’nin üstünde idi. Etrafımda çok sayıda melekler toplandı. Muhammed doğar doğmaz, mübârek başını secdeye koydu ve şehâdet parmağını kaldırdı. O anda gökten bir parça beyaz bulut indi. O’nu kapladı. Bir ses işittim; “Onu mağripden meşrıka kadar her yerde gezdirin. Tâ ki cümle âlem onu, ismiyle, cismiyle ve sıfatıyla görsünler.” Diyordu. Sonra o bulut gözden kayboldu ve Muhammed’i bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılı gördüm. Yine o sırada yüzleri güneş gibi parlayan üç kişi gördüm. Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde zümrütten bir leğen, birinin elinde de bir ipek vardı. İbrikten sanki misk damlıyordu. Muhammed’i o leğenin içine koydular. Mübarek başını ve ayağını yıkadılar ve ipeğein sardılar. Sonra mübârek başına güzel koku sürüp, mübârek gözlerine sürme çektiler ve gözden kayboldular.”

O gün Rasûlullah Efendimiz dünyaya gelmiştir.Rabbim bu mübarek geceyi hakkıyla ihya edebilmeyi bizlere nasib etsin insaAllah...Amin

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zekiye Soylu Arşivi