İslam İşbirliği Teşkilatı Ne İşe Yarar?

İslam İşbirliği Teşkilatı 1967'de İsrail Terör Örgütünün, Doğu Kudüs'ü işgal edip, Mescidi Aksa'yı yakma teşebbüsü üzerine dönemin Suud Kralı Faysal bin Abdülaziz'in girişimiyle Fas'ın Rabat şehrinde örgütün kurulmasına giden süreci başlatan İlk "İslam Zirvesi" ile adımları atılan Mart 1970'de toplanan dışişleri bakanları konferansı sonrasında kararlaştırılarak 1971'de resmen kurulan bir teşkilat. Teşkilatın kurulmasındaki temel hedef, Kudüs'ün özgürlüğü meselesi. Teşkilatın şartının ikinci maddesinde düzenlenen İİT'nın temel amaçları sıralanırken: "Filistin halkının mücadelesini desteklemek ve topraklarında hak ve özgürlüklerini yeniden kazanmalarına yardım etmek" ifadesi bulunuyor. Düşünce güzel, atılan adım kararlı, Müslüman ülkelerin teşkilata dahil edilmesi ve işbirliğinin esas alınması fikri harika ama bu güzellikler, kararlılıklar, harikulade düşünceler sadece ve sadece kağıt üzerinde kalıyor ise ortada ciddi bir sorun var demektir. Teşkilat kurulum amacından, gayesinden teşkilatı ortaya çıkaran ideal ve hedeflerden uzaklaşmış demektir.

07 Ekim 2023'ten bugüne devam eden, Filistin'deki İsrail katliamları ve soykırımına İİT'nın ölüm sessizliği içerisinde yaklaşımı teşkilatın kuruluş amaçlarından uzaklaştığını net bir göstergesi. İsrail Terör Örgütünün soykırımı başladıktan sonra İİT'nın, bir birimi olan Kudüs Daimi Komitesi bir açıklama yaparak: "Filistinliler için sosyal politikaları destekleyeceklerini" ifade ettiler. Fakat bu sosyal politikaların ne olduğu, nasıl destekledikleri aradan geçen bunca zaman içerisinde ne yaptıkları ile ilgili somut bir adım görülmedi. Diğer taraftan 04 Mayıs 2024 tarihinde toplanan İİT 15. zirvesinde sonuç bildirgesinde İsrail KINANDI.

Zirve sonuç bildirgesine, Türkiye'nin ısrarı neticesinde "Uluslararası Adalet Divanında, İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahil olma çağrısı yapılması tedbiri" eklendi. Dikkat edin davaya müdahil olma ameliyyesi değil müdahil olmak isteyen üye ülkelere çağrıda bulunuldu. Bu çağrı ne kadar karşılık buldu orası da ayrı bir soru işareti. Ve yine Türkiye'nin dile getirmesi ve ağırlığını koymasıyla "Filistinlilere koruma sağlanması" kararının alındığı ifade edildi. Ancak, 05 Mayıs 2024 tarihinden günümüze net bir somut adım atıldığını söylemek zor.

Türkiye'deki, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi oluşturulan altılı masa diye ifade edilen sûni siyasi yapının dağılması üzerine Sayın Cumhurbaşkanımızın bir İran Atasözü olarak dile getirdiği: "nişestend û goftend û ber-hâstent" (oturdular, konuştular, dağıldılar!" cümlesi tam da İİT'nın son yıllardaki tutum ve tavrını ifade eden en isabetli cümle olduğunu söyleyebiliriz. İİT, Filistin için ne yaptı? Ne yapmadı ki... Oturdular, konuştular, dağıldılar. İİT, Filistin lehine İsrail aleyhine girişimleri desteklemesi gerekirken, uluslararası arenada inisiyatif alması gerekirken, Filistin lehine olabilecek gelişmelere takoz olmaktan, ayak bağı olmaktan başka bir şey olmadılar. Mesela, üye ülkelere ticaret bakanları düzeyinde bir çağrı yaparak, İsrail'e destek veren ulusal veya uluslararası markaların topyekûn boykot edilmesi konusunda her hangi bir adım atmadılar, atamadılar. İsrail'le ikili ilişkilerin bitirilmesi yada Büyükelçiliklerin kapatılması veya maslahat güzârı seviyesine indirilmesi hususunda dahi bir karar almadılar, alamadılar. Uluslararası Adalet Divanında, İsrail aleyhine açılan davaya İİT doğrudan müdahil veya taraf olmadı, olamadı. İzzetli bir duruşu zilletli bir varoluşa tercih ettiler.

Maalesef, Filistin üzerinden nemalanmaya gelince bazı ülkelerin siyasal anlamda çok iyi nemalandıklarına şahit oluyoruz. Ancak iş söylemleri eyleme geçirme aşamasına geldiğinde; o oturup konuşanların dağılıp gittiğine de maalesef şahit oluyoruz. Mesela, İran'da Kudüs Gücü isimli askeri bir yapılanma var. Devrim muhafızlarına bağlı sekiz askeri birimden birisi olarak kurulan, sınır ötesi operasyonlar yürüttüğü ifade edilen Kudüs Gücü, 1979'dan bugüne güya faaliyette. Yani 45 yıldır bu askeri yapılanmanın Kudüs ile ilgili olumlu, pozitif, Filistinlilerin elini güçlendirecek, İsrail'e darbe vuracak herhangi bir eylemine şahit olan yok. Bu askeri güç sadece 2011'de Suriye'de patlak veren iç savaşta, muhalifler tarafından kuşatma altındaki Beşşar Esed'e destek vererek, Suriye'deki savaşın büyümesine ve uzamasına sebep oldu. Devrilmekkte olan Esed'e can simidi oldu. Kudüs Gücü isimli bu yapılanma Irak'ı bölmeye çalışan Kürt Bölgesel Yönetimlerine destek vermek, Yemen de Husilere destek vermek, Afganistan'daki İran'a yakınlığı ile bilinen ayrılıkçı gruplara destek vermek ve Müslüman ülkelerde bu ülkelerin bölünmesini, parçalanmasını ya da iç savaş ve karışıklığı sürüklenmesini temin ve tesis edecek muhalif gruplara destek vermek dışında faaliyetleri neredeyse yoktur. 03 Ocak 2020'de bu gücün komutanı Kasım Süleymâni ve Mehdi el- Mühendis'in tasfiyesi ile gündeme geldi ve bir çok Müslüman, Kudüs Gücü diye askeri bir yapılanmanın olduğundan belki ilk defa haberdar oldu.

İİT'nın kuruluş amaç ve felsefesi; Filistin davasına bütün İslam alemini ortak ederek, ümmetin birliğini, siyasi, ticari, ekonomik iş birliğini sağlamak ve Müslümanların huzur ve güvenlik içerisinde yaşamasını temin etmekti. Lakin, geldiğimiz noktada: oturup, konuşup, yiyip, içip, kınama mesajı yayınlayıp, dağılan, kağıttan kaplan formundaki teşkilata dönüşmüştür. Filistin'de,siyonist teröristler tarafından katledilen, fosfor bombaları ile yakılan masum çocukların ve kadınların kanı zulme sessiz kalan, rıza gösteren, İİT'nın da ellerine, yüzlerine bulaşmıştır.

Sükut ikrardandır. Yani susmak onaylamaktır, kaidesinden hareketle bu ölüm sessizliği, işgal ve soykırımı meşrulaştırmaktadır. Öyle görünüyor ve anlaşılıyor ki teşkilat, siyonist emperyalist güçlerin Ortadoğudaki emellerini gerçekleştirmek için kullandığı bir aparat haline gelmiştir. Teşkilat, kendi aymazlığı, vurdumduymazlığı ve şahsi menfaatlerini korumak uğruna verdiği tavizlerle bölge halklarının gazını alan bir siboba dönmüştür. Müslümanların dünya kamuoyunda hiçbir itibarı kalmamıştır. Teşkilat, ümmet düşüncesinden İttihad-ı İslam fikrinden fersah fersah uzak bir tavır ve tutum sergilemektedir. Bu hâl, muhal. Ya yeni hâl ya izmihlâl. Zulme karşı üç maymunu oynayanlara كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـٖٔينَ "Aşağılık maymunlar olun!" denileceği gün yakındır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi